6 Şubat 2014 Perşembe

Loreal True Match Fondöten İzlenimlerim

Uzun süredir makyaj malzemelerim arasında yer almasına rağmen çok da aman aman severek kullandığım bir föndeten değil açıkçası. Bitsin de yeni ürünlere yelken açayım diye arayış içindeyim. Zaten sürekli föndeten kullanmıyorum, kullandığım günlerde de çok yüz güldürücü sonuçlar almadım. Bir kere kıvamı çok fazla likit, yani bildiğin nemlendirici krem gibi parmaklarınızın arasından gidiyor, kapatıcılık özelliği dersen; likit kıvamlı ürünlerde zaten kapatıcılık aramak mantıksız oluyor. Tamam cildinizde bebeksi yumuşak bi doku yaratıyor ama lekeleri kapatmada ne kadar başarılı derseniz yok benden sınıfı geçemedi. Benim cildim karma az buçuk kurtarıyor akşama doğru yağlanma yapıyor, yağlı cildi olanlara asla tavsiye etmiyorum. Ürünü sürüyorum yüzüme ama hiç bişi sürmemiş gibi duruyor, “iyi ya işte doğal duruyor daha ne istiyorsun” dediğinizi duyar gibiyim, ama öyle değil işte madem yüzümüze sürüp gözeneklerimizi kapatıyoruz bari cildimizi biraz pürüzsüz, lekesiz göstersin değil mi arkadaşlarJ Artılarından bahsetmek gerekirse; SPF 17 güneş koruması var gayet yeterli bir oran bence, -ki Türk milleti olarak güneş koruma nedir alakamız yok, elin adamı föndetinin içine koyunca farkına varmasak bile makyaj yaparken biraz da cilt sağlğına katkıda bulunmuş oluyoruz. Ürünü açıldıktan sonra 12 içinde bitirmek lazım ki ben hala bitiremedim bi yan etkisini de görmedim şuana kadar. Fiyatı yerine göre 40-45 TL arasında değişiyor. Gramajı ise 30 ML. Ürün aşağıda da fotoğraflarını paylaştığım gibi cam şişede ve pompalı o yüzden uzun bir süre kullanabiliyorsunuz ve tek sıkımlık yüze yeterli. Ürünü cildi karma yapıya sahip olan (yağlı cildi olanlar hiç bakmasın), cilt yapısında fazla lekesi, hatası, kusuru olmayanlara tavsiye ediyorum. Ben deki N4 numarası. Ürün 9 seçenekten oluşuyor harflere göre ten rengi seçimi belirlenmiş.

Ürün Hakkındaki Açıklamaları da vereyim objektif olmak adına:)
Loreal True Match Fondöten, teninizin dokusuna uyum sağlayan mükemmel dokuda ,maske etkisi yaratmayan mükemmel kapatıcılıkta, yağlı veya yapışkan bir his bırakmayan formüllü ,gözenekleri tıkamayan , gün boyu cildinizi rahat hissettiren bir üründür.

 *Eğer kendinize sadece altın renklerini, turuncu ,kahve ve çok koyu yeşilleri yakıştırıyorsanız cildiniz sıcak dore tonlardadır ,True Match fondötenlerde D ile başlayan ürünler teninize daha iyi uyabilir.

 

*Eğer kendinize sadece gümüş renklerini,pembe ,mor ve pastel tonlarını yakıştırıyorsanız cildiniz pembe,soğuk roze tonlardadır ,True Match fondötenlerde R ile başlayan ürünler teninize daha iyi uyabilir.

*Eğer kendinize hem altın ve gümüş renklerini, hem de çoğu rengi yakıştırıyorsanız cildiniz nötr tonlardadır ,True Match fondötenlerde N ile başlayan ürünler teninize daha iyi uyabilir.

.D,R veya N tanımlarının yanındaki sayıları cildinizin ne kadar açık renk olduğuna göre belirleyebilirsiniz.Cildiniz çok açık renkse mesela R2 , çok bronzlaşmışsanız N7 gibi..

R serisi C serisi ile , W serisi D serisi ile aynı renklerdedir.

 
Çantamda dolaştırmaktan eskimiş ve yıpranmış olan föndetenim:)

Tam olarak rengi ve kıvamını yansıtan fotoğraf budur. Loreal True Match N4 'ün hasıması bu.

Burda çok koyu çıkmış gözüktüğü gibi değil.

Sağlık guruları için içindekiler bölümü:)

Evrenin Gönderdiği Mesajları Görmezden Gelirsen Saçın Yanar Tabi!!



Aylar süren kararsızlıklarım gel-gitlerim sonucu bütün gücümü toplayıp “o gün bugündür” deyip Üsküdar’da bir kuaföre gittim. Ancak günün önceki kısmına değinmezsem olmaz zira “cenabetlik” daha sabah saatlerinde başladı. İstanbul Anadolu yakasında oturan birisi olarak, Avrupa yakasındaki diş tedaviniz için saat on’a bir randevu alırsanız, sabah evden çıkarken, bir önceki akşam montunuzu değiştirdiğinizi hatırlamayıp, cüzdanınızı yanına almadığınızı da fark edemezsiniz haliyle. Tedavi bitiminde elinizi cebinize attığınızda yaşadığım hayal kırıklığı ve tedirginliği tahmin edebilirsiniz haliyle. Neyse bir şekilde cepten havale falan yapıp işlemi hallettikten sonra metrobüsle karşıya geçtim. Geçtim geçmesine de üzerimde kuruş yok, e saçımıda boyatacağım, sağlamda para lazım. Napsam diye düşünürken, bankadan kartsız işlem menüsünü gördüm oradan hallederim diye düşünüp, iştahla parayı çekeceğim derken; cepten havale yapılması gerekiyormuş, şarjımda bitmek üzere… Rica minnet orada bir parfümeri mağazasından bir süre şarj edip, hemen işlemleri yaptım. Parayı çekip kuaföre girdim, selam-kelam faslından sonra tam işlemimi yaptıracağım telefonda bana verilen açma-boyama ücretinden çok daha farklı bir rakam -tabii ki daha yüksek-.
Hava da bir soğuk anlatamam yani el-ayak buz kesmiş vaziyetteyim, hazır kuaföre girdim ısındım derken hoop gene dışarı. Tekrar mesaj şu bu hallettim geldim. O an içimden de geçirmedim değil, “İlahi bir uyarı var bu işte bu kadar terslik üst üstüne gelmez, ama normalde de çok şanslı sayılmadığım için olağan bi günümdeyim gibi algıladım” J. O soğukta git gel yaptıktan sonra işleme başladık ama bu kadar para göz bi adam olamaz resmen gözlerinde “TL” işaretleri yanıp sönüyordu. Madem güzel bir şey  yapacak vereyim parayı nolacak diye düşündüm bu zor günün armağanı olsun dedim kendi kendime. Sen evrenin gönderdiği o kadar mesajı görmezden gelip bildiğini okursan sonunda şapa oturman kaçınılmaz’dır-mış. Bütün bunların üzerine birde üstüne üstlük o gün efendim televizyon çekimi varmış, bilmem ne programının baştan yarat bölümüne denk gelmişim, bizim usta kuaförümüz beni çırakların eline terk etmesin mi?  Dört saat süren açma işlemi boyunca üşütüp hasta olma mı yanayım, o kadar sesli gürültü ortamda başımın ağrımasına mı yanayım, çırakların eline kaldığıma mı yanayım, saçlarımın leş gibi bir sonuçla elimde kalmasına ve üstüne güzel bi para ödemek zorunda kalma mı yanayım bilemedim.

Sonuç itibariyle; sarı, turuncu ve bakır gibi nadide renklerin oluşumundan bugüne kadar hiç kimsede görmediğim, -ki beyefendi orijinal bir şey yapacağım derken haklıymış-, tuhaf bir saç rengi oluştu. Saçlarım cansızlaşıp kurudu, matlaştı, on yaş daha yaşlandırdı bu renk beni, zaten benim doğama ters bir renk oldu, buğday tenli biri olarak Hürrem kızılının daha çakma ve basit görünümüne sahip olmuş durumdayım. Annem dahi ilk kapıyı açtığında bi tanıyamadıysa beni varın siz hesap edin ama yaş itibariyle gözündeki görme kaybının da bu işte yüzde on gibi bir payı olabilir, ama neyse ki sesim hala tanıdıktı, ses kimlik tanımlamasıyla girebildim kendi yuvama bu uzaylı saçlarımlaJ Sevgili annemin yorumlarının ne kadar motive edici ve destekleyici(!) olduğunu belirtmeme gerek yok sanırımJ. Artık yapacak bir şey yok saçlarım ciddi hasar gördü ve kurudu, bir daha evrenin gönderdiği mesajları görmezden gelip bildiğini okumak mı tövbeler tövbesi, bir dünya para verip, çirkinleşip bir de üstüne bakım ürünlerine para harcamaya başlamak hiç akıl karı değil. Ama maalesef biz bayanlar böyleyiz, sonucu bilsek de gene aklımıza koyduğumuzu yapmadan duramıyoruz. Artık ne diyeyim bakım günleri başlasın…